"Lice operasyonu gerçekleştirilmeseydi ikinci bir Silvan yaşanabilirdi."
Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak'tan, 31 Aralık'ta aralarında PKK'nın Diyarbakır sorumlusu Ethem Karabulut'un da bulunduğu 10 teröristin öldürüldüğü operasyonla ilgili çarpıcı bir açıklama geldi. Toprak, saldırı engellenmeseydi 2009'da 13 askerin öldüğü Silvan'daki olayın benzerinin yaşanacağını savundu. Vali, PKK'lıların kaldığı sığınağın çok gizli ve profesyonelce hazırlandığını, 5-10 kez üzerinden geçildiği halde farkedilmediğini de belirtti. PKK'nın üst düzey temsilcilerinin bu sığınakta önemli toplantılar yaptığını da söyleyen Vali Toprak, "Teröristler yaz ve kış planlamasını bu sığınakta yapıyor. saldırı ve eylem kararları da buradan çıkıyordu" dedi Toprak, öldürülen teröristlerin arasında önemli görevde olanların da bulunmasının PKK'nın eylem hazırlığı içinde olduğunu gösterdiğini de söyledi. 'İkinci Silvan yaşanabilirdi'
'Bana Söz Ver'e konuk olan Kültür Bakanı Günay, Brad Pitt'in yeni filmiyle ilgili yaptığı eleştirilere açıklık getirdi. Sadece filmle ilgili duygularını söyleyen Günay, "Politikacılar duygularını söylerken sade yurttaşlar kadar özgür değil, söylediklerimiz fatura ediliyor" diye konuştu. "İğrenç bir film, ya 18 yaş üstü olsun ya da kaldırılsın." Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın Brad Pitt'in son filmi 'Kiling Them Softly' ile ilgili kullandığı bu ifadeler geçen hafta manşetlerde yer aldı. Günay, başta sanat çevrelerinden olmak üzere yoğun tepkilere neden olan bu sözlerine katıldığı NTV canlı yayınında açıklık getirdi. Gülay Afşar'ın sunduğu 'Bana Söz Ver'e konuk olan Günay, "Filmin kaldırılması konusunda talimat vermedim sadece, duygularımı söyledim" dedi. Yasakçı zihniyete karşı olduğunun altını çizen Bakan Günay, şu ifadeleri kullandı: "Sanatta büyük ölçüde özgürlükten yanayız. Zaten bu çağda, siz hangi yasağı koymaya kalkarsanız kalkın, o hayatın içinden delip geliyor. Herkesin cep telefonu, herkesin iPad'i var. Bu devirde yasakçılık teknoloji karşısında mümkün değil. Siz dileğinizi söylersiniz. Zaman zaman başımıza geliyor, 'keşke bu gösterilmese diyoruz' ama o gösteriliyor. Siz içinizdeki duyguyu söylüyorsunuz.
Belki politikacıların, o duyguları söylerken bile sade yurttaşlar kadar özgürlüğü yok, onu hissediyorum, zaman zaman. O duyguyu söylememiz bile bize fatura olarak dönebiliyor. Şeker Portakalı, Fareler ve İnsanlar gibi kitaplarla; Nazım Hikmet, Yunus Emre, Necip Fazıl gibi isimlere bu çağda yasak olmaz zaten. Ben sadece gördüğüm bir filmi beğenmemiştim. Onu çok kaba-saba bir ifade olarak görmüştüm. Filmin bir siyasi yönü var onu biliyorum. Bir düzen eleştirisi de var. Ancak filmdeki dil çok kabaydı. Filmi izledikten sonra 'keşke gösterilmese' dedim. Avrupa'da bu film 18 yaş sınırı ile gösterilmiş. Bizim ülkemizde Değerlendirme Kurulu 15 yaş sınırı koymuş. Biz neden Avrupa'nın daha altında yaş gruplarındaki çocukların görmesine izin vermişiz bilmiyorum. Ben 18 yaş sınırı konsun dedim. Bir de 'elimden gelse bu filmi kaldırırım' dedim. Ama benim elimden gelmiyor. Çünkü sinemacılık özgür bir alan, ticari bir alan ve isteyen gösteriyor. Ben sadece iç duygumu söyledim, kaldırılsın diye bir talimat vermedim. Ben o görüşmede, kitapların şiirlerin özgürlüklerinden söz ettim. Yasakçı bir anlayış zaten benim karakterime uygun bir şey değil. Film beni çok rahatsız ettiği için iç duygularımı dile getirdim. Birileri diyor ki 'film ve yönetmeni şuralarda ödül aldı.' Ama beni çok rahatsız ettiği için sadece 'keşke görmeseydim' dedim. O duygumu böyle ifade ettim. Ben hayatım boyunca sistem eleştirisi yaptım ve bunu hiç küfür etmeden yaptım. Sistem eleştirisi illa ki en ağır ve en kaba sözcükler kullanılarak mı yapılır? Bir de rahatsız edici sahneler sistem eleştirisi yapılırken değil, birbirleriyle konuşurken olan sahnelerdi. Sözlerimi yasakçılık kaygısıyla söylemedim. Ama bizim toplumumuzu, etik değerlerimizi koruma gibi bir duygumuz var. Bana 'bir sürü şiddet içeren film var' diyorlar. Ben onlara da karşı çıktım. Tabii bazı insanlar da bu tür filmeri izleyince mutlu olabiliyorlar. Ona da bir şey diyemem, her insanın bir kendi bakış açısı var." Günay: Talimat vermedim, duygularımı söyledim
Kırıkkale'den bir zehirlenme haberi geldi. 74 yaşındaki Sevim Tamer, sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybetti.KIRIKKALE - Kırıkkale'de, sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenen yaşlı kadın öldü. Tepebaşı Mahallesi Rauf Denktaş Caddesi'ndeki bir apartmanın 3. katında, Sevim Tamer (74), yakınları tarafından hareketsiz halde bulundu.
Yakınlarının ihbarı üzerine olay yerine gelen 112 Acil Servis ekipleri Sevim Tamer'in öldüğünü belirledi. Kömür sobasından sızan karbonmonoksit gazından zehirlendiği belirlenen Sevim Tamer'in cesedi, Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi morguna kaldırıldı. Sobadan sızan gaz can aldı
Ağrı'da bir köyde görevli 13 öğretmen, olumsuz hava koşulları nedeniyle kapanan yolda mahsur kaldı. Öğretmenler, 3 saat süren çalışma sonrası kurtarıldı.AĞRI - Taşlıçay ilçesinde kar yağışı ve tipi nedeniyle kapanan yolda mahsur kalan 13 öğretmen, yaklaşık 3 saat süren çalışma sonucu kurtarıldı. Yukarı Esen Köyü İlköğretim Okulu'nda görevli 13 öğretmenin bulunduğu Erdoğan Aydemir yönetimindeki minibüs, yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle Yukarı Esen Deresi mevkisinde mahsur kaldı. Durumun yetkililere bildirilmesi üzerine olay yerine gelen Taşlıçay Belediyesi ekipleri, bölgede karla mücadele çalışması yaptı. Yaklaşık 3 saat süren çalışmanın ardından kurtarılan 13 öğretmenin sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. Bu arada, ilçeye bağlı birçok köyün yolunun yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle kapalı olduğu kaydedildi. Öğretmenler tipi nedeniyle mahsur kaldı
Fenerbahçe, Antalya'daki hazırlık maçında karşılaştığı Belçika'nın Genk takımıyla 1-1 berabere kaldı. Fenerbahçe, Antalya'daki devre arası kampındaki hazırlık maçında, Belçika'nın Genk takımıyla karşılaştı. Karşılaşma 1-1 beraberlikle sona erdi. Sarı-lacivertli ekibin golünü 9. dakikada Caner kayderken, konuk takımın golü ise 33. dakikada Gorius'tan geldi. Fener ışık vermedi -
İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz, 'deprem' ile ilgili merak ettiğiniz tüm soruları bugün saat 15.05'te 'NTV'ye Sorun'da yanıtlayacak. Bir gün içerisinde önce Adıyaman ardından da Ege açıklarında meydana gelen iki sarsıntı, Türkiye'nin deprem gerçeğini hiçbir zaman aklından çıkarmaması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu depremler artçı mı öncü mü? İstanbul'da büyük bir deprem olacak mı? Olacaksa ne zaman olacak? İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz, bu ve bunun gibi birçok soruyu bugün saat 15.05'te "NTV'ye Sorun"da yanıtlayacak. Sorularınız için: ntvyesorun@ntv.com.tr Deprem gerçeği NTV'de
Fenerbahçe'nin deneyimli futbolcusu Mehmet Topal, Genk ile oynanan hazırlık maçında kafasına aldığı darbe sonrasında hastaneye kaldırıldı. Topal'ın beyin sarsıntısı geçirdiği belirtiliyor. Fenerbahçeli futbolcu Mehmet Topal, Genk ile oynanan maçta yaşadığı sakatlık sonucu hastaneye kaldırıldı. Sarı-lacivertli futbolcu, sahada yapılan ilk müdahale sonrası ambulansla hastaneye kaldırıldı.
Bir pozisyon sonrası kafasına darbe alan Mehmet Topal'ın durumu hakkında şu ana kadar net bir açıklama yapılmazken, beyin sarsıntısı geçirdiği ifade edildi. Mehmet Topal hastaneye kaldırıldı -
'Ağır Roman' adlı kitabın da yazarı olan tanınmış edebiyatçı Metin Kaçan, Boğaziçi Köprüsü'nden atlayarak intihar etti. Acı haberi Metin Kaçan'ın ağabeyi Hasan Kaçan da doğruladı. Sinemaya da uyarlanan 'Ağır Roman' kitabının yazarı Metin Kaçan, Pazar günü sabaha karşı İstanbul'da Boğaziçi Köprüsü'nden atlayarak intihar etti. Metin Kaçan'ı Üsküdar'deki evine götürmek üzere aracına aldığını söyleyen bir taksi şöförü, polise Kaçan'ın Bogaziçi Köprüsü'nde durmasını istediğini söyledi. Kaçan'ın fotoğraf çekeceğini söylediğini belirten taksici, ünlü yazarın daha sonra köprüdeki korkulukları aşarak kendini aşağı bıraktığını anlattı. Taksi şöförünün ifadesi üzerine emniyet ekipleri inceleme başlattı. Sahil güvenlik ve deniz polisinin yaptığı aramalarda henüz bir ize rastlanamadı. AĞABEYİ HASAN KAÇAN DOĞRULADI Metin Kaçan'ın ağabeyi karikatürist, yapımcı ve oyuncu Hasan Kaçan, sosyal medya üzerinden paylaştığı mesajda olayı doğrularken "Aile olarak bir umuttur diyerek paylaşmadık. Acımızı paylaşan herkese teşekkür ederiz" dedi. 52 yaşına hayatını kaybeden Metin Kaçan, 1988 yılından beri pek çok roman, öykü ve karikatür çalışmasına imza etti. Edebiyatçı Metin Kaçan intihar etti
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Genelkurmay'ın bugün 'Balyoz belgeleri' ile ilgili yaptığı açıklamayı değerlendirdi. TSK'nın darbe girişimde bulunanlarla bağlantısı olmadığını söyleyen bakan, "Silahlı Kuvvetler diyorsa, doğrudur'' dedi. TBMM - Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, ''Balyoz Davası'' olarak bilinen davanın tüm delillerinin asıllarının Genelkurmay Başkanlığı'nda bulunduğu iddialarıyla ilgili Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklama üzerine, ''Silahlı Kuvvetler'in darbe girişiminde bulunanlarla bir bağlantısı yoktur. Silahlı Kuvvetler diyorsa, dediği doğrudur'' dedi. Meclis'te gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yılmaz, ''Silahlı Kuvvetler içindeki kimselerin böylesi bir çalışması olur mu, geçmişte olmuş. Şimdi olur mu Ona da yargı karar verecek. Ancak sizin kafanızdaki karışıklık, bu girişimlerde bulunanlar ile Silahlı Kuvvetleri eş gibi görmek... Silahlı Kuvvetlerin darbe girişiminde bulunanlarla bir bağlantısı yoktur. Silahlı Kuvvetler farklı, darbe girişiminde bulunanlar farklıdır. Dolayısıyla ikisini birbirinden ayırdığımız zaman, bunu sağlıklı bir şekilde kafanızda canlandırabilirsiniz'' şeklinde konuştu. Bir gazetecinin, ''Genelkurmay, 'belgelerin aslı bizde yok' diyor'' şeklindeki hatırlatması üzerine Yılmaz, ''O zaman gidin mahkeme dosyasını inceleyin. Silahlı Kuvvetler diyorsa, dediği doğrudur'' diye karşılık verdi. Yılmaz: TSK diyorsa, doğrudur - Siyaset
Sert disiplinle yetişmiş çocuklar, herkesin önünde çok kibar davranıp, ne zaman anne baba arkasını dönse, tahmin bile edemediğin şeyler yapıyorlar. Alfie Kohn'in kitabında gerçek bir ailenin sert disiplinle yetişmiş çocukları, herkesin önünde çok kibar davranıp, tam istenilen şeyleri yapıp, tatillerde tam serseri gibi davranmaya başlıyorlar. Ne zaman anne ya da baba arkasını dönse, tahmin bile edemediğin şeyler yapıyorlar. Oysa sert disiplinsiz yetişen kuzenleri (saate göre yedirilip saate göre yatırılmadan, odaya gönderilerek cezalandırılmadan, vurulmadan ya da elinden bazı şeylerin alınması gibi ceza görmemeden yetişenler) davranışlarında da hiç bir şekilde aşırılık göstermiyorlar. Alfie Kohn ekliyor, tabii ki özellikle çocuklar 2-3 yaşlarında ve ergenlik çağına geldiklerinde bazen sert bir 'hayır' demek gerekiyor. Ancak derin ve uzun süren disiplin şekillerine hiç bir zaman gerek yok. Bu tarz sert disiplin ile büyüyen çocukların çok fazla problemleri oluyor. Eğer ki siz sertlikle yetiştiyseniz (ki şu anda anne babanız melek gibi davranabilirler, bu demek değil ki siz küçük çocukken sizi kötü hissettirmediler!) büyük ihtimalle aynı davranışları tekrarlayacaksınız. Bilinç altında anne babamızın bizi en iyi şekilde yetiştirdiğine dair inancımızı kırmamak için otomatik olarak onlar gibi davranmaya başlıyoruz. Eğer biz ezildiysek ezmeye başlıyoruz. Eğer 'yanlışım' hissini barındırıyorsak otomatik olarak çocuklarımıza da yanlış olduklarını hissetmeye başlıyoruz. 'Fazlasın', 'yaramazsın', 'çok çekeceğim senden' gibi negatif ve damgalayıcı mesajları çok rahatça vermeye başlıyoruz. EE, tabii ki bu sözler ve inançlar çocukları etkiliyor, aynen öyle olmaya başlıyorlar! Önce temelde bizim değişmemiz gerekiyor: bir çocuk hiç bir zaman 'fazla' değil, sadece ben belki onunla iletişim kuramıyoruz. Hiç bir çocuk 'yaramaz' olamaz, onun enerjisi yapıcı bir şekilde yarar şeylere yönlendirilebilir. Ona ilgi ve zaman vererek, kendi ihtiyaçlarımızın değil, çocuk olarak onun ihtiyaçlarını dinleyerek kendimizden farklı, daha açık, daha yaratıcı, daha fazla kendine güvenen geleceğin çocukları olarak yetiştirebiliriz. Sert disiplin!
Ladin ile birlikte evle okul arasındaki kısacık yolu yürüyoruz. O yol bana hep aynı şeyi anlatıyor. Kulak veriyorum, dinliyorum ama değişmek ne zor.Ladin'in okulu hemen yan binada. Gerçekten çok şanslıyız. Bir senedir Ladin ile birlikte evle okul arasındaki kısacık yolu yürüyoruz. Her sabah ve her akşam. Bir senedir, o yol bana hep aynı şeyi anlatıp duruyor. Kulak veriyorum, dinliyorum, anlıyorum ama değişmek ne zor. Sabahları kapıdan adımımızı atar atmaz, Ladin önce çimenlerin üzerindeki salyangoza takılıyor. Çömelip ona öylece bakıyor. Beni de çağırıyor. Ben de çömeliyorum ve uzunca bir süre sadece salyangoza bakıyoruz. Salyangozun muhakkak ki bir hikayesi var. O ya işe giden bir anne ya da bir yavru. Bu benim hayatımda yeni. Çocukluğumdan beri çömelip öylece bir salyangoza bakmamışım. Salyangoza hikayeler yazmamışım. İlk birkaç dakika çok iyiyim, ben de kızımla orada bir salyangoza bakmanın tadını çıkarıyorum, sonrasında huzursuzlanmaya başlıyorum. İçimi tuhaf bir telaş kaplıyor, sabırsızlık. Şimdi şuracıkta bu sabırsızlığı meşrulaştıracak en az on tane haklı neden sayabilirim, ama neden hiçbiri değil biliyorum. Ladin o salyangozun başında saatlerce kalabilir, okula gitmekte olduğunu unutabilir. Yaşamak denen şeyin çömelip bir salyangoza boş boş bakmak, ona hikayeler yazmaktan başka bir şey olmadığını bile bile, göre göre o anı hep bozuyorum. ''Hadi Ladin okula geç kalıyoruz''. Çünkü o yolu kat etmem lazım hem de bir an önce. Size bunu neden gerekli olduğuna dair on tane meşru neden sayabilirim. Ama neden hiçbiri değil biliyorum. Sanki her iki omuzumda birer melek var. Birisi; ''bak hayat bu, böyle akıyor işte'' diyor. Ötekisi; ''o emailleri bugün de yanıtlamazsan, birikecek'' diye sinsice fısıldıyor. Salyangozun başından kalkıyoruz. Üç bilemedin beş dakika sonra, Ladin sitenin sıvası dökülen duvarlarına takılıyor. Onları kıtır kıtır soymak hoşuna gidiyor, elini pütürlü duvarda gezdirmenin yarattığı hissin tadını uzun uzun çıkarıyor. Her seferinde bana dönüp ''anne bak'' diyor. Omuzumdaki meleklerden birini duyuyorum; ''sen de gezdir elini duvarda ne güzel diyor...'' Elimi gezdirmeye başlıyorum. Diğer melek fısıldıyor; '' Evden çıkmadan, manavı arayacaktın ama bu gidişle yapamayacaksın''. Yolumuzun üstündeki ağaçlar, yere dökülen yemişler, kozalaklar, yolda duran ıslanıp kirlenmiş bir kağıt mendil, her sabah bizi karşılayan kuyruksuz kedi, durup seyrettiğimiz çöp kamyonu, yüzümüze yüzümüze esen rüzgar, rüzgârda sürüklenen poşet.... ''anne bak!'' Ladin hepsi için duruyor. Hepsine uzun uzun bakıyor. Hepsini ayrı ayrı merak ediyor. Meleklerden biri; ''Ladin ile rüzgarda uçuşan poşete bakmak ne güzel'' diyor. Diğer melek fısıldıyor; ''amma yavaş yürüyor bu çocuk, zaten kıyafetlerini de bir saatte zor giymişti''. Her durakta sabırsızlığım artıyor. Hatta Ladin'e kızgınlık duymaya başlıyorum. Hadi Ladin... Yürü Ladin... Çabuk Ladin... Yolun başındaki halimle sonundaki halim, birbirine benzemiyor. Sanki çömelip o salyangoza bakmanın tadını bir süre de olsa çıkaran ben değilim. O birkaç metrede değişiyorum. İki melekten birini duyamaz oluyorum. Sonunda okula varıyoruz. Ladin'i bırakıp aynı yolu geri dönüyorum. Herhalde bir dakika falan süsüyor. Hiçbir şeyi görmüyorum, duymuyorum. Eve nasıl geldiğimi bile anlamadan kendimi evde buluyorum. Sonra bazen bir şeyler bu oyunu bozuyor. Bir anda gözümü alan güneş. Masmavi gökyüzüne asılı kalmış bembeyaz bulutlar. Yeni açmış çiçekler, birbirini koklayıp duran iki köpek. O zaman ben de duruyorum, tıpkı Ladin gibi. Apartmanın önündeki çimlere yatıyorum boş boş bulutlara bakıyorum. Güneş yüzümü ısıtıyor. Omuzumdaki meleklerden biri ''sadece nefes al'' diyor. Ötekisi sinsice fısıldıyor; ''istersen bir de tweet at''.
Esra Sert'i facebook'ta takip etmek için tıklayın. On metre yolu on dakikada yürümek
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, The Banker tarafından ''Avrupa'da ve dünyada Yılın Merkez Bankası Başkanı'' seçildi. 1928 yılında kurulan ve küresel finans piyasaları tarafından yakından takip edilen The Banker Dergisi, Başçı'nın ''Yılın Merkez Bankası Başkanı'' ödüllerinin 2012'de ekonomik türbülansında ülkelerinin ekonomilerini başarıyla yöneten yetkililere verildiğini vurguladı. The Banker, Başçı'nın ''Dünyada ve Avrupa'da Yılın Merkez Bankası Başkanı'' olarak seçilmesine gerekçe olarak şu ifadeleri kullandı: ''Uluslararası Para Fonu (IMF), ABD ve Avrupa'daki çok düşük faiz oranları ve bunun sonucu olarak gelişmekte olan piyasa varlıklarına akın eden sermaye nedeniyle, uzun yıllardır muhalefet ettiği sermaye kontrolleriyle ilgili duruşunu 2012 yılı Aralık ayında değiştirdi. 2011 yılında Çin'den sonra dünyanın ikinci en hızlı büyüyen ekonomisi olan ve bunu kambiyo kontrolü olmaksızın başaran Türkiye bu sıcak paranın geldiği önemli istikametlerden biri oldu.
Bu durum Türk Lirası üzerinde değerlenme baskısı oluşturuyordu ama Erdem Başçı, IMF'nin bu çarpıcı politika değişikliği karşısında para politikasında bir değişikliğe gitmeye gerek görmedi. Çünkü; Erdem Başçı, (Özenle tasarlanmış makro ihtiyati politika araçları uygulandığı zaman, sermaye kontrollerine başvurmadan sermaye akımlarında istikrar sağlanabileceğini) söylüyordu. Başçı'nın böyle düşünmesinin nedeni Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) dalgalı döviz kuru rejimini muhafaza ederken sıcak para girişlerini yumuşatmak için tasarlanan yenilikçi politikaları, diğer gelişmekte olan ülkelerden önce uygulaması olabilir. 2010 yılı sonundan itibaren, Türk lirasındaki değerlenme baskısını engellemek için yapılan bir dizi faiz indiriminin tasarımı ve icra edilmesinin merkezinde de Erdem Başçı bulunuyordu.
TCMB bu dönemde politika faizinin yanında bir de faiz koridoru uygulamasına başladı. Bu durum güçlü sermaye akımlarının daha düşük getiri sağlamasına yol açtı ve böylece getiri arayışında olan yabancı paranın Türkiye'ye gelmesini yavaşlattı. Yıllık kredi artışı yüzde 30'dan fazla olduğu için düşük faiz oranlarından korunmak ve aşırı ısınmayı önlemek amacıyla bir çeşit parasal sıkılaştırma yapılması gerekliydi. Bu sıkılaştırma yüksek zorunlu karşılık oranları ile sağlandı. Bankalar faiz artış sinyaline daha alışkın olduklarından bu durumu önce yadırgadılar, ama TCMB ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun ortak çalışması sinyalin doğru anlaşılmasını sağladı.'' MERKEZ BANKASI'NIN YENİ POLİTİKALARI Bu dönemde Erdem Başçı'nın ''Talep bileşimi ve sermaye akımlarının finansman yapısının istenilen yönde hareket etmeye başladığını ve iç ve dış talep arasındaki dengelenmenin 2011 ortalarından itibaren devam ettiğini'' ifade ettiğini belirten Dergi, Merkez Bankası'nın son dönemde Rezerv Opsiyonu Mekanizması'nı (ROM) uygulamaya koyduğunu ve bu mekanizmanın, bankaların TL zorunlu karşılıklarının yüzde 60'a kadarını döviz, yüzde 30'a kadarını ise altın olarak tutmalarına imkan verdiğini hatırlattı. 'HALA TEYAKKUZ HALİNDE' Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın, ''Bu mekanizmanın para politikasının esnekliğini artırdığını ve Türkiye'nin karşılaştığı kısa dönem sermaye akımları için otomatik dengeleyici olduğunu'' söylediği de hatırlatılan dergide, şöyle denildi: ''Sonuçlar en azından şimdiye kadar yumuşak inişin gerçekleştiğini ve korkulan sert büyüme ve daralma senaryosunun gerçekleşmediğini göstermekte. Ancak Erdem Başçı hala teyakkuz halinde ve önemli gördüğü bazı noktalara dikkat çekiyor; 'Euro Bölgesinde daha acil olarak gereksinim duyulan adımlar atılıyor.
ABD ve Japonya'da ise öncelik maliye politikasındaki belirsizliğin bir an önce azaltılmasındadır. Gelişmiş ülkelerde faiz oranlarının uzun bir müddet düşük seviyelerde kalacağı beklentisi alternatif getiri arayışını canlı tutmaktadır. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde kısa vadeli sermaye hareketlerindeki oynaklığın sürmesi yüksek bir olasılık olarak görülmektedir. Böyle bir konjonktürde zengin politika araç çeşitliliği, gelişmekte olan ülkeler için çok değerli olacaktır.'' Bu arada, 2012 yılında, Kanada Merkez Bankası Başkanı Mark Carney Amerika'da Yılın Merkez Bankası Başkanı, Filipinler Merkez Bankası Başkanı Amando Tetangco Asya-Pasifik'te Yılın Merkez Bankası Başkanı seçildi. Suudi Arabistan Merkez Bankası Fahad El-Mübarek Ortadoğu'da Yılın Merkez Bankası Başkanı ve Angola Merkez Bankası Başkanı Jose Massano da, Afrika'da Yılın Merkez Bankası Başkanı seçildi. Geçen yıl dünyada yılın en iyi merkez bankası başkanı ödülüne Meksika Merkez Bankası Başkanı Agustin Carstens layık görülmüştü. Başçı, 'yılın merkez bankası başkanı' seçildi
THY, İstanbul'da etkili olan kar yağışı nedeniyle 16 seferini iptal ettiğini duyurdu.İSTANBUL - Türk Hava Yolları (THY) İstanbul'da etkisini sürdüren kar yağışı nedeniyle, bugün yapılması planlanan yurt içi ve yurt dışı hatlardaki 16 seferi iptal etti. THY'den yapılan açıklamada, bugün kar yağışı nedeniyle 102 seferin iptal edildiği anımsatılarak, bugün de dış hatlarda, Tiflis, Tel Aviv ve Medine; iç hatlarda ise Kayseri, Muğla Milas-Bodrum, İzmir, Trabzon, Adana ve Ankara'ya düzenlenmesi planlanan karşılıklı 16 seferin yapılamayacağı bildirildi. Dün akşam saatlerinde yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi: ''Son günlerde yaşanan olumsuz hava koşulları sebebiyle 7-8-9 Ocak 2013 tarihli İstanbul varışlı ve çıkışlı tüm seferlere bilet almış yolcuların, 15 Ocak 2013 (dahil) tarihine kadar işlem yaptırması kaydıyla ücret kurallarına bakılmaksızın, rezervasyon ve parkur değişiklikleri aynı ücret sınıfında yer olmasına bakılmaksızın ücretsiz olarak yapılacaktır.
Kullanılmamış biletler, ücret kurallarına bakılmaksızın cezasız olarak iade edilecektir. İstendiğinde biletler herhangi bir ücret ve ceza alınmaksızın 15 Ocak 2013 (dahil) tarihine kadar uzatılabilecektir. Bilet süresinin 16 Ocak 2013 (dahil) ve sonrası için uzatılması talebi hali hazırdaki ücret kuralları doğrultusunda yapılacaktır.'' Yolculara, havaalanına gelmeden önce ''444 0 849'' numaralı çağrı merkezini arayarak bilgi almaları uyarısında bulunuldu. THY'nin 16 seferine kar engeli
Galatasaray Kulübü, Interli futbolcu Wesley Sneijder'in transferi için kulübüyle görüşmelere başlandığını borsaya bildirdi. Galatasaray Sneijder transferinde sona yaklaştı. Sarı-kırmızılı yönetim, Interli futbolcu Wesley Sneijder'in transferi için kulübüyle görüşmelere başlandığını borsaya bildirdi. Şampiyonlar Ligi'nde forma giymek isteyen Wesley Sneijder'le de maddi konularda mutabakata varıldı. Ancak Hollandalı yıldız konuyu son bir kez ailesine danışmak için Galatasaray'dan cuma gününe kadar izin istedi. Sneijder'in ailesinin de onay vermesi durumunda 28 yaşındaki oyuncunun cuma günü İstanbul'a gelmesi bekleniyor. Galatasaray, Sneijder'i borsaya bildirdi -
2013 yılına Jüpiter'in İkizler burcundaki seyrinin desteğiyle havave ateş grupları yıla daha şanslı başlayacak.2013 yılına Jüpiter'in İkizler burcundaki seyrinin desteğiyle hava ve ateş grupları yıla daha şanslı başlayacak. İkizler, Kova, Terazi ve Yay burçları Haziran sonuna kadar Jüpiter'in desteğiyle özel hayatlarında ve iş hayatlarında ilerleme kaydedebilirler. Temmuz ayından itibaren Jüpiter'in Yengeç burcuna geçmesi ile birlikte başta Yengeçler ve Oğlaklar olmak üzere Akrep ve Balık burçları da Jüpiter'in bereketinden yararlanabilecekler. Satürn Akrep burcunda yıl boyu yol almaya devam edecek. Akrep burçlarının hayatlarında sorumlulukları artarken, çeşitli sınavlarla da karşılaşabilirler. Akrep ve Boğa hattında meydana gelecek olan tutulmalar Akrep ve Boğa burçlarının hayatlarında önemli değişimler ve ilerlemeler yaratabilir. Boğa burçları ilişkiler ve ortaklıklar alanında yeni adımlar atabilirler.
Uranüs'ün Koç burcundaki ve Plüton'un Oğlak burcundaki seyri yıl boyunca devam edecek. Öncü grup burçlar Koç, Terazi, Oğlak ve Yengeçler yıl boyunca bu iki ağır gezegenin zorlayıcı etkisini üzerlerinde hissedebilirler. Jüpiter'in desteğiyle Yengeç ve Oğlaklar bu yılın ikinci yarısı daha rahat olabilecekler ve hayatlarında ileriye doğru şanslı adımlar atabilecekler.
Kova ve Aslan burçları Satürn açıları ve tutulmalar ile birlikte aile ve kariyer hayatlarında bazı zorlanmalar ve değişimler yaşayabilirler. Kova burçlarının Kariyer ile ilgili sorumlulukları artacak ve daha fazla inisiyatif kullanmaya başlayabilecekler. Aslan burçlarının evleri ve aile hayatları etkilenebilir bu yıl. Bir çok Aslan burcu yeni ev alabilir, satabilir, taşınabilir. Bazı Aslan burçlarının ebeveynleri ve aile üyeleri ile daha fazla ilgilenmesi gerekebilir. Balık ve Başak burçları yılın ikinci yarısı çok şanslı görünüyorlar. Başak burçları geçen yıl yaşadıkları zorluklardan bu yıl güçlenerek kurtulacaklar. Balık burçları ise Jüpiter, Neptün ve Satürn'ün su burçlarında yaptığı üçlü transit etkiden en fazla yararlanabilecek burç olabilir. Balık burçları uzun zamandır hayalini kurdukları kavramları bu yıl hayata geçirebilirler. Astrolog Demet Baltacı http://www.bilincokulu.com 2013 Yılında Neler Olacak? -
İstanbul Küçükçekmece'de bir halk otobüsü yağış nedeniyle kayganlaşan yolda kontrolden çıkarak göl kenarına devrildi. Kazada 27 kişinin yaralandığı bildirildi. | |